- üzeri
-
1́is.1. 表面, 上面, 外面: deniz \üzeri 海面 halının \üzerii 地毯上 Bunun üzeri yazılı değil. 这上面什么也没写。Masanın üzeri dolu. 桌子上面放满了东西。Sandalyenin üzeri tozlu. 椅子上面一层灰。2. 衣服, 服装: Üzeri temiz değil. 他穿得不整洁。Üzerimi giyip çıkacağım. 我穿好衣服就走。3. 身体, 身子: Onun üzerini aradılar. 他们搜了他的身。Sadrettin Bey'in üzerinde şık bir kostüm var. 萨德雷廷先生穿一身很讲究的衣服。4. 与表示时间意义的名词连用, 表示“快到…, 将近…, 在…以前”: akşam \üzerii 傍晚 öğle \üzerii 快晌午的时候◇ \üzerie koymak 增加, 补充; 加上, 添上 -in \üzeriinde 1) 上面, 在上头: masanın \üzeriinde 在桌子上面 şehir \üzeriinde 在城市上空 Konsolun üzerinde eski usul bir saat duruyordu. 在五斗橱上放着一只老式的钟。Ankara kalesi üzerinde yağmur bulutları dolaşıyordu. 乌云在安卡拉城堡上空飞驰。 2) 关于, 有关: bunun \üzeriinde görüşmeler 有关这个问题的谈判 kimya \üzeriinde araştırmalar 在化学方面的研究 Bunun üzerinde çok düşündüm. 对此我考虑了很长时间。 3) 随身携带: Üzerimde hiç para yok. 我身上一分钱也没有。Üzerinizde kaç lira var? 您身上有多少里拉?-in \üzeriinde kalmak 1) (拍卖时)被拍得, (招标时)被招得 2) 受指责, 遭责难, 受批评; 被冤枉 -in \üzeriinde titremek 转́ 为某人担心 -in \üzeriinden 1) 从…上面, 从…表面: Aşağıdan, gölün üzerinden kahkahalar geliyordu. 从下面湖面上传来了哈哈大笑声。 2) 沿着, 顺着; 通过, 经过: Çakıl taşlı yol üzerinden yürüyoruz. 我们沿着鹅卵石路走。Bulgaristan üzerinden trenle Berlin'e hareket ettik. 我们乘火车经过保加利亚前往柏林。Önünde, üzerinden demiryolu geçen bir köprü var. 前面有一座铁路桥。 3) 在…之后, 从…时起: Bu olay üzerinden günler geçmiş. 从发生这事件起, 已过去了好多天。Bu sözlerin söylemesi üzerinden tam yirmi yıl geçti. 从说了这些话后整整过去了20年。 4) 因为, 由于 -in \üzeriinden atmak 躲避, 避开, 逃避, 摆脱, 逃脱, 推脱责任 \üzeriine 1) 关于, 有关, 对于: dil \üzeriine bir yazı 有关语言的文章 harp \üzeriine 关于战争 iş üzerine birçok konuştular. 他们就工作的事谈了很长时间。 2) 按照, 根据: talebi \üzeriine 根据他的要求 yeni kanun \üzeriine 按照新的法律 nazik daveti \üzeriine 应他的盛情邀请 3) 由于, 因为; 所以, 因此: bu hâdise \üzeriine 由于这一事件 4) 紧随其后, 紧接着, 在…之后: bunca hazırlık \üzeriine 在做了大量的准备工作之后 kibrit \üzeriine kibrit 一根火柴接着一根火柴 Kemal'in sahnede görünmesi üzerine alkışlar bir tuhaf şeklini alıyor. 凯末尔在台上一出现就响起暴风雨般的掌声。Bu söz üzerine cüce derhal ortadan kaybolmuş. 在说了这些话后, 小精灵立刻就不见了。 5) 比…更好: İzmir üzerine dünyada bir şehir daha yoktur diyorlar. 他们说世上没有比伊兹密尔更好的城市。 6) 为了: \üzeriime 为我; 为自己 Herkes bir yemeği üzerine alsın. 让每个人自备食品。\üzeriine almak 1) 应承, 大包大揽: Öksüz bir çocuğun iaşesini üzerine aldı. 他负责供养一名孤儿。 2) 因为多疑而生气 \üzeriine atmak 躲避, 避开, 逃避, 摆脱, 逃脱, 推脱责任 \üzeriine bir bardak su içmek 失去一切希望, 毫无希望(收回欠债等); 死心 \üzeriine bir güneş doğmak 俗́ 过不多久 \üzeriine düşmek 1) 急忙动手做, 急切贪婪地干起(某事); 很感兴趣, 关心 2) 坚持, 坚持要求; 固执已见 \üzeriine evlemek 重婚, 又娶一个妻子 -in \üzeriine fenalık gelmek 难受, 不舒服; 失去知觉 \üzeriine mal etmemek 1) 不认为是自己的责任; 不担心 2) 同…毫无关系 -in \üzeriine titremek 爱护, 呵护: Anneler yavrularının üzerine titrerler. 做母亲的都护着自己的孩子。Evlâdım gibi onun da üzerine titrerim. 我会像爱护自己的孩子一样爱护他。\üzeriine toz kondurmamak 不认为有缺陷, 不认为有不足之处, 辩白 -in \üzeriine tuz biber ekmek 雪上加霜: Bana üç bin dolar borçlu olması da tuz biber ekmişti bunun üzerine. 如果我再欠上3千美元, 那可真是雪上加霜。Bu kara haber hastalığının üzerine tuz biber ekti. 这个噩耗, 对于他的病来说可是雪上加霜。\üzeriine yormak 把帐算在自己头上, 承认 -in \üzeriine yürümek 恐吓, 吓唬
Türkçe-Çince Sözlük. 2014.